Senin için diz çöküyorum Zeus'un kızı, bu acı çeken şehre iyilikle bak [ΑΝΑΚΡΕΩΝ].
Magnesia [ΜΑΓΝΗΣΙΑ] ilk olarak Menderes Nehri'nin bir kolu olan Lethaeus'un kıyısında, güneybatı İyonya'da, MÖ 2. binyılın sonunda Girit'ten bazı koloniciler ile birlikte şehrin adını aldığı Teselya'dan gelen Magnetler tarafından kurulmuştur. Antik kent günümüz Aydın-Germencik ilçesine bağlı olan Tekinköy bölgesinde bulunmaktadır. Mitolojiye göre yerleşimciler, Truva Savaşı'ndan sonra dağılan Agamemnon'un ordusundan askerlerdi. Magnesia [ΜΑΓΝΗΣΙΑ] antik kenti, Priene, Efes [Ephesos] ve Tralleis üçgeninde ticari ve stratejik açıdan önemli bir konuma sahipti. Şehrin zenginliği ve gücü nispeten hızlı bir şekilde arttı, çünkü MÖ 7. yüzyılda Efes [Ephesos] şehrine meydan okuyacak ve o şehirle savaşa girecek kadar güçlüydü.
ΛΕΥΚΟΦΡΥΗΝΗ:Leukophryene beyaz kaşlı anlamına gelir ve Artemis kültünün önemli bir merkezi olan İyonya şehri Leukophrys'ten türetilmiştir. Romalı yazar Vitruvius'a [MÖ 1. yüzyıl] göre Magnesia, MÖ 200 yılında mimar Hermogenes tarafından tasarlanan ve Antik Çağ'da orantılı mimarisiyle ünlü olan Artemis Leukophryene tapınağına ev sahipliği yapıyordu.
Efes'ten sonra ilk gelen şehir, bir Aiolis kenti olan Magnesia'dır. Kentte bulunan Artemis Leukophryene tapınağı, tapınağın büyüklüğü ve adakların sayısı bakımından Efes tapınağından aşağı, ancak kutsal alanın yapısında gösterilen uyum ve beceri bakımından ondan çok daha üstündür. Artemis Leukophryene tapınağı, Efes'teki [Artemis] ve Didim'deki [Apollon] iki tapınak hariç boyut olarak Asya'daki tüm kutsal alanları geride bırakır [Strabo,14.1.40].